23 Ağustos 2016 Salı

BEDİR EHLİ OLAYIM DERKEN HAÇLI ORDUSUNA YAZILMAK



Gülen ve cemaati darbe girişiminden beri ülke gündeminin bir numarası.  Herkes bu yapıyı ve bu kadar donanımlı insanların nasıl hipnotize olmuş gibi saçma sapan işler yaptığını anlamaya çalışıyor.  Bir dönem yakınında bulunduğum ve zihin yapılarını tanıdığım bu gurupla ilgili bazı değerlendirmelerimi paylaşmak istiyorum.  

 Dünün muhterem hocaefendisi, bugünün No:1 haini F. Gülen ikna edici biri bunu kimse inkar edemez. Çevresi üzerindeki bu mutlak ikna gücünde kanımca iki faktör oldukça etkili.

Birincisi Gülen’in Ayet ve hadislere olan hakimiyeti, ikincisi de hipnotik sayılabilecek ses tonu ve hitabetidir.

Yıllar önce rahmetli Aytunç Altındal'ın Bilinmeyen Hitler kitabında Führer'in kitleleri etkilemek için özel bir hitabet tekniği geliştirdiğini, milyonlarca insanı peşine takmasın arkasında yatan önemli etkenlerden birinin bu olduğunu okumuştum. Belki önemsiz bir detay gibi gelecek ama Gülen'in yumuşak rahatlatıcı ses tonu özellikle aile ortamından koparılmış şakirtlerini hipnotize etmek için kanımca önemli bir faktördür.

Gülen'in Kur'an ve hadislere olan hakimiyetine gelince, bu konu dini cemaatler arasında oldukça tartışmalıdır. Gülen medrese eğitiminden geçmiş herhangi bir hocanın bilgisinden fazlasına sahip değildir. Ancak dini söylemine derinlik kazandırmak için Nur Risalelerinden faydalanır. Nur Cemaati ile olan ilişkileri geleneksel olanı farklı yorumladığı için değil risalelerin özüne uygun olmayan davranışlarından dolayı hep gergin olmuştur. Nur Cemaati'nin kesinlikle karşı olduğu sadeleştirme konusunda ortaya dökülen tartışmalar bu konunun ayyuka çıkmasıdır ve iddialarına göre Gülen ve cemaati bu konuda Bediüzzaman’ın bedduasına maruz kalmıştır.

 Burada önemli bir nokta da şu: Gülen'e körü körüne bağlı olan haşhaşilerin ortak noktası, dini konularda sadece Gülen'den beslenmeleri. Farklı cemaatleri / hocaları takip edenler kıyas yapabildikleri için bunların söylemlerindeki tutarsızlıkları kolaylıkla yakalayabiliyor, sorgulayabiliyor ve deşifre ediyor. Hatta temel seviyede ilmihal bilgisine sahip olanlar bile bunların arasında fazla durmuyor, ancak küçük yaşlarından itibaren dini bilgilerini tamamen buradan alanlar yanlış biçimde Gülen'in tüm dini temsil ettiğini düşünüyor ve hipnotik robotlara dönüşüyor. "Peygamber'in (A.S) türkçe olimpiyatlarında ne işi var ya" demeyen adamların çalıntı sorularla memur olmasını ya da sivillere ateş edilmesi emrini vermelerini yadsımamak lazım. 

Bunların dışında Gülen'in etnisitesi ve gizli bir inanca bağlı olup olmadığı çok tartışılıyor.  Bu sorunun cevabı muhtemelen yakında ortaya çıkacak gibi görünüyor. Benim düşüncem Gülen’in Pakraduni bir kripto olduğu yönünde. Bu konuda devletin elinde nüfus kayıtlarını incelemek gibi bir imkan mevcut, tabi bugüne kadar tamamen değiştirilmediyse.

Diğer bir ihtimal ise Gülen'in sonradan bozulmuş bir alim olduğu iddiası. Bilinen şu ki ilim ne kadar çok olursa olsun insanı doğru yolda tutmak için yeterli değil.  Bunun İslam inancındaki en bilinen örneği ise vaktiyle meleklerin hocası olmasına rağmen kibir yüzünden Hz Adem'e secde etmeyerek İblis’e dönüşen baş melek Azazil. İlim arttıkça kibir azalmalı aksi takdirde nelerin olabileceğini geçmişte pek çok örnekten biliyoruz. Bunun en tipik örneklerinden birisi Gülen'in eski bir sohbetinde uzun uzun anlattığı Gulam Ahmet Kadıyani. 19. yüzyılda çok yüksek bir ilmi seviyeye ulaşan bu şahıs sonrasında yoldan çıkarak Ahmediye mezhebini kurmuş, hatta bunu İslamiyetten ayrı bir dine çevirerek İngiliz desteğiyle siyasi bir hareket halinde çevirmiş. Gülen bunu zamanında yüksek ilim sahibi alimlerin karşılaşabilecek tehlikelere örnek olması için anlatmıştı. Belki de benzer bir çukura şimdi kendisi düştü.

Gülen takipçilerinin gözü hep yükseklerde oldu. Kendilerini ashabın bile erişemediği Resulullah’ın (SAV) ahir zaman arkadaşları olarak gördüler. Muhtemelen birkaç hafta önce tankların altında insanları parçalarken Bedir ehli ile birlikte haşredilmeyi umacak kadar gafil değillerdir ama hocaefendileri şimdiden haçlı ordularının reklamını yapmaya başladı bile.


Yeni devşirilen haçlı askerlerine şimdiden hayırlı olsun. Bu topraklarda yaşayanlar bu topraklara çok haçlı leşi gömdü, bir ordu daha gömeriz bizim için sorun yok. 

3 Ağustos 2016 Çarşamba

DARBE BAŞARILSA YENİ DİNİMİZ NE OLACAKTI?


Fuat Avni twitter hesabının Aydoğan Vatandaş tarafından kullanıldığı ortaya çıkınca aklıma zamanında cemaatin dahi çocuğu olarak lanse edilen ve bolca komplo teorisi barındıran kitaplar yazan bu şahsın “Apokrifal, Kayıp Kitap Ergenekon ve Bir Cinayetin Anatomisi” isimli kitabı geldi. Dünya tarihinin yeniden yazılmasına neden olacak tezler içeren bu kitap 1981 yılında Hakkari'de bulunan bir Barnabas İncili nüshasını anlatıyor. İddiaya göre Hz. İsa’nın havarilerinden olan Barnabas, kendisinden duyduğu mesajları bir kitapta topluyor ve hayatı boyunca insanlara yaymaya gayret ederek yaşıyor. Kitabın bir nüshası da 1981 yılında Hakkari Çukurca'da bir mağarada  bir lahit içerisinde bulunuyor ve köylüler tarafından satılmaya çalışırken Jandarma tarafından ele geçiriliyor. 

Uzun süre içeriği anlaşılamayan kitap Aramice uzmanı bir akademisyen olan Prof Dr. Hamza Hocagil tarafından deşifre edilince İncil'in değiştirilmemiş ilk yazmalarından biri olduğu ortaya çıkıyor.  Bunun dışında kitabın arkasında bu yazmanın diğer nüshalarının nerede bulunduğunu tarif eden haritalar var. İsrail'de, Suudi Arabistan'da ve Irak'ta kitapta tarif edilen yerler araştırılınca diğer 3 nüshadan ikisi de bulunuyor. Bir nüsha çeşitli olaylardan sonra Vatikan’a, diğeri Amerika’ya gidiyor, diğeri de iddiaya göre şu an Genelkurmay Özel Harekat Komutanlığında saklanıyor. 

Fuat Avni hesabını kullanan derin ismin Aydoğan Vatandaş olduğunu duyunca aklıma uzun zaman önce okuduğum bu kitabın neden yazılmış olabileceği sorusu takıldı. Vatandaş'ın proje kitabının en önemli tezi orijinalı bulunan İncil'in aslında Kuran-ı Kerim'e çok benzeyen hükümler içerdiğini ve yakın zamanda gelecek Son Peygamber'i müjdelediğini anlatmasıydı. Gülen’in temel misyonunun diyalog adı altında Hristiyanlıkla Müslümanlığı birleştirecek yeni bir inanç kurmak olduğu artık alenen ortaya çıkmış durumda. Eğer 15 Temmuz darbesi başarılı olsaydı muhtemelen Genelkurmay Karargahı'ndaki bu nüsha ortaya çıkarılacak,  Hristiyanlıkla Müslümanlığın aslında birbirine ne kadar yakın olduğu, aynı kökten geldiği işlenecek ve dinimiz büyük ölçüde Hristiyanlığa yaklaştırılarak içeriden tahrif edilecekti. Elbette bu operasyon yapılırken en önemli dayanaklardan birisi de on yıl kadar önce örgütün en operasyonel isimlerinden biri olan ve cemaatin Dan Brown'u olarak tanınan Aydoğan Vatandaş’a yazdırılmış bu kitaptaki tezler kullanılacaktı.

Bu kadar kan dökmeyi göze alan 15 Temmuz hareketi muhtemelen ihtiyar ve ruh hastası bir sahte mesihin egosunu tatmin etmek için planlanmış ve desteklenmiş olamazdı. İslamiyet’in özünü oluşturan Kur’an ve ehli sünnet anlayışının bozulması, İslamiyet'in içeriden yıkılması şu an için Batı dünyasının Kızıl Elma'sı durumunda. Gülen cemaatinin de  bu süreçte neler yapabileceğini de son dönemde yeterince gördük. 

Anlaşılan o ki Allah (cc) hepimizi görünenden çok daha büyük hedefleri olan bir felaketten korumuş. 15 Temmuz’da tankların önüne çıkan kahramanlar sadece demokrasiyi değil, hepimizin üzerine titrememiz gereken ehli sünnet İslamiyeti’de korumuşlar. Allah (cc) hepsinden razı olsun. 

Apokrifal Kitabı Kitapyurdu Sayfası

Aydoğan Vatandaş, Barnabas İncili ile ilgili TV8 Ana Haber Röportajı (23 Şubat 2012)







29 Temmuz 2016 Cuma

ERNESTO VARKEN SEN NASIL KAHRAMAN OLUYORSUN ÇARŞAFLI ABLA



Bilmiyor musun, bizim kahramanlarımız ancak uzaklara inanç dolu gözlerle bakan erkekler olur bu ülkede.

Prangalara vurulmuş ezilen Küba halkını işgalcilerden kurtaran yakışıklı Ernesto varken sen nasıl kahraman olmaya kalkışırsın kara çarşafınla?

Alçak sömürgecilerle mücadele ederken darağacına giden Deniz’imiz varken sana mı kaldı "sivil direniş kahramanı" olmak, evinde oturup çay demleseydin, bulaşıkları yıkasaydın ve tespih çekseydin kamyon süreceğine.   

Biz kahramanlarımızın resimlerini duvarlarımıza asmak isteriz, boy boy posterlerini basıp satmak isteriz, parklara heykellerini dikmek ve karşılarına geçip ağlaşmak isteriz.

Sen yolda bile karşılaşmak istemeyeceğimiz kara çarşaflı abla; hiç işin işin gücün yok muydu o cuma akşamı evde oturup dizi seyredeceğine bir kamyon adamı meydanlara taşıyana kadar?

Ülkenin ihtiyacı olan kahramanlık destanlarını biz Gezi’de yazmıştık, biber gazı sıkılan kırmızılı kadınımız, duran adamımız varken sana hiç ihtiyacımız yoktu. O kadar ki, eminim Ertuğrul bile o kıvrak zekasına keskin kalemine rağmen senin hakkında yazacak bir şey bulamazdı, Ayşe bu kılığınla seninle röportaj yapamaz bile. 
O sana sarılıp resim çektiremezse nasıl bir Hürriyet kahramanı olacaksın ki Türkiye’de?

Bu ülkede kahramanları bizler yaratır onların heykellerini biz dikerdik, sen nereden çıktın? Senin kara çarşafınla tarihte olman gerekiyordu abla ama sen tuttun biz onaylamadan tarihe geçtin.



Bağdat Caddesinde Tankları Alkışlayan Adam